I.Bölüm
Gece Evi yakında açılacaktı. Artık burası tekrar çaylaklarla dolup taşacaktı. Bunun için mutluydum. Onları özlemiştim. Sonra dışarı çıkmaya karar verdim. Belki Starbucks'a gidip birşeyler içebilirdim. Hemen masanın üzerindeki anahtarları aldım. İçimde kötü bir hiz vardı . Bunalmıştım. Koşar adımlarla hemen dışarıya çıktım. Ve çıkar çakmaz kendimi rahat hissetmeye başladım. Havayı rahat rahat içime çektim. Hava bugün bulutluydu. Yağmur yağacak gibi gözüküyordu. Güneş bugün olmayacağı için rahattım. Arabamın kapısını açtım. Ama sonra kapattım. Arabayla gitmekten vazgeçmiştim. Hem zaten bugün güneşte yoktu. Bunun tadını çıkarıp rahat rahat dolaşabilirdim. Ama sonra arabanın camından kendimi gördüm. Dövmelerimi kapatmayı unutmuştum. Hemen çantamdan kapatıcıyı çıkardım ve dövmelerimi kapattım. Şimdi tıpkı bir insan gibi gözüküyordum. Eğer dövmelerimi kapatmayı unutup, o şekilde dışarıya çıksaydım ne olacağını düşünmek bile istemiyordum. Kim bilir insanlar ne tepki verecekti.
Gece Evi'nin muhteşem ve büyük kapısından dışarı çıktım ve Starbucks'ın yolunu tuttum. Gece Evi'nden epey uzaklaşmıştım. Etrafta iki katlı müstakil evler vardı. Dışarıda çok az kişi vardı. Karşıda iki küçük çocuk misket oynuyordu. Boyu kısa ve hafif şişman olanı hile yapmayı düşünüyordu. Diğeri ise artık oyundan sıkılmıştı ama bunu arkadaşına söylemeye çekiniyordu. Biraz daha ilerlemiştim. Artık etrafta hiç kimse yoktu. Tek başımaydım.
II.Bölüm
Yolda yürürken solumda kanat sesleri duydum. Refleks olarak kafamı çevirdim ama hiçbir şey görmemiştim. Yürümeye devam ederken kanat sesleri gittikçe artıyordu. Etrafıma baktım ama yine hiçbir şey göremiyordum. Fısıltı halinde sesler duymaya başladım. Ne olduklarını tam olarak anlayamıyordum. O kadar fazla, birbirine karışmış haldeydiler ki hiçbir şey anlaşılmıyordu. Tempomu artırarak daha hızlı yürümeye başladım. Kanat sesleri ve fısıltılar gittikçe artıyordu. Solumda diğer kanat seslerinden daha belirgin bir kanat sesi duymaya başladım. Gittikçe bana yaklaştığını hissedebiliyordum. Bana yaklaştıkça fısıltılardan birinin daha belirgin olduğun hissettim. Soluma bakmaya cesaret edemiyordum. Yanına yaklassstımm. Onu öldüreceğissss.Bu bir alaycı kuzgundu. Onu iç sesini duymuştum. Normalde insanların nasıl konuşurken sesleri ne kadar berraksa, iç sesleri de o kadar berrak olurdu.Ama bu alaycı kuzgunun iç sesi fısıltıdan sadece biraz daha yüksekti. Demek beni öldürecekti. Aniden durdum. O da ben durunca durmuştu. Havadaki kanat seslerini duyabiliyordum. Yanımdakinin kanat sesini duyamıyordum.Çünkü uçmuyordu. Yere konmuştu. Ona dönüp "Demek beni öldüreceksin kanatlı ucube." dedim alaycı bir şekilde. "Düşüncelerimissi halen daha duyabiliyorsssun." dedi. Sesi tıpkı insan gibi çıkmıştı. İğrenç bir görüntüsü vardı. Her tarafı tıpkı bir kuş gibi tüylerle kaplıydı. Gözleri büyük ve insan gibiydi. Ama tek farkı gözlerinin kırmızı olmasıydı. Ağızı insan gibi değildi. Kuş gibi gagası vardı. Ama konuşabiliyordu ve sesi insan gibiydi. tek farkı konuşurken tıslıyordu. Kanatlarının altında kolları vardı. Bu kollar kaslıydı ve güçlü görünüyordu. Ona bakmaktan vazgeçip "Duyamayacağımı mı sandın?" dedim yine alaycı bir ses tonuyla. Ben herkesin düşüncelerini okuyabiliyordum. Neden alaycı kuzgunların düşüncelerini okuyamayacakmışım ki? Gerçi onların iç sesini fısıltı gibi duyuyordum. Odaklanmam gerekiyordu. Bunun neden olduğunu da bir türlü anlayamıyordum. ben bunları düşünürken havadaki alaycı kuzgunların etrafımı sardığını hissettim. Onlar yere konduğunda fısıltılar daha da belirgin olmaya başladı. Etrafımda daire oluşturmuşlardı. Düşüncelerimizss karanlığın duvarına rağmen güvende değil. Bunu nassssıl bassaaarıyorssunnn? Sesi daha tok ve gür olan başka bir alaycı kuzgunun sesini duymuştum. Karanlığın duvarıda neydi? korkmaya başlamıştım. Ama tabii ki de bunu belli edemezdim. Sesin geldiği yöne doğru döndüm. Olanlardan hiçbir şey anlamamıştım. Karanlığın duvarının ne olduğunu bilmiyordum ki onu nasıl aşacağımı bileyim. Onlara hiçbir şeyden anlamadığımı da belli etmedem sinsice gülümsedim. "Nyx'in kudreti!" dedim kendimdem emin bir şekilde. Sesimin bu kadar iyi çıkmasına şaşırmıştım. Aniden nerden geldiğini anlamadığım bir ses duymuştum. Bu ses çok tiz bir sesti. Ve insanı rahatsız ediyordu. Ellerimi hemen kulaklarım götürdüm. Alaycı Kuzgunlarda sesi duyunca şaşırmış gibiydiler. Bu ses 3-4 yıl önce izlediğim Yüzüklerin Efendisi'ndeki Nazgûl'ların sesine benziyordu. Şimdi filmleri düşünmenin de tam sırasıydı. Burada ölmek üzereydim ama ben ne düşünüyordum. Çığlığın yükselmesiyle beraber acı çekiyordum. Acı gittikçe artıyordu. Bacaklarımı hissedemez oldum ve yere düştüm. yerde kıvranıyordum. Alaycı Kuzgunlar da tiz bir çığlık atmaya başladılar.
Neler oluyor? Bu sessste neyin nesssi böyle?
Efendimissin çağrısssı değil bu. Peki öyleyssse ne?
Alaycı kuzgunlar da bunun ne olduğunu bilmiyorlardı. Kafaları karışmıştı.
"Efendimiss bu kadını öldürmemissi emretti. Ne olursssa olsssun bunu yapmalıyıss." dedi biri çığlıkların arasından. "Düşüncelerimisss tehlikede. Bu kadın duvarımıssssaa rağmen bizim düşüncelerimisssi duyabiliyorrsss. Babamısss Kalona bu yüssdeen onun ölmessssini issstiyorrrrsss. Bunu hemen ya-" Alaycı kuzgunun lafı yarıda kesilmişti. Çünkü bana acı veren tiz çığlık gittikçe daha artıyordu. Ne olduğunu anlayamamıştım. Etraf birden puslu olmaya başladı. Göz gözü görmüyordu. Alaycı kuzgunların çığlığı daha da artıyordu. Acı çektikleri seslerinden belliydi. Neler olduğunu anlayamıyordum. Bacaklarımı, kollarımı hiçbir yerimi hissedemez olmuştum. Kendimi halsiz hissediyordum. Galiba ölüyordum yada ölmüştüm. Arkadaşlarımı, kardeşimi, yeğenlerimi, çaylağımı hepsini özleyecektim.
III. Bölüm
Aniden gözlerimi açtım. Her taraf kapkaranlıktı. Neredeydim ben? En son alaycı kuzgunlar beni öldüreceklerdi. Ah! Tabii bir de o tiz çığlık vardı. Ama şimdi de buradaydım. Peki burası neresiydi? Neredeydim ben? Ayağa kalkmaya korkuyordum. Her an herşey olabilirdi. Hata yapmıştım. Gece Evi'nden çıkmamalıydım. Nasıl böyle bir salaklık yapabilmiştim. Eğer dışarı çıkmasaydım.Şu an sıcacık odamda oturmuş. Ders notlarımı kontrol ediyor oluyordum. Rahatla Kızım. Sakin ol. Sesimi takip et. Bu ses insana huzur veren bir sesti. İçimi rahatlatmıştı. Hemen ayağa kalkmıştım. Hiçbir şey göremiyordum. Ama gideceğim yeri hissediyordum sanki. Gel bana kızım. Yanıma gel Sesi duydukça daha da rahatlıyordum. Sese gittikçe yaklaştığımı hissediyordum. Karşımda küçük bir delik vardı. Ve o delikten beyaz bir ışık geliyordum. Heyecanlanmaya başlamıştım. Yavaş ve temkinli adımlarla deliğe yaklaştım. Benim küçük zannettiğim deliğin ne kadar büyük olduğunu fark ettim. Üstteki saçaklardan tam olarak görememiştim. Tam deliğin önünde durdum. Gel kızım. Buradayım. O rahatlatıcı sesin buradan geldiğini anlamıştım. Delikten atlayarak kendimi beyaz ışığın içine bıraktım. Bu çok güzel bir duyguydu. Eğlenceliydi. Kahkaha atmaya başlamıştım. Beyaz ışık hızla beni içine çekiyordu. Aşağıya baktığımda yeşil bir alan gördüm. Sanırım onlar çimen olmalıydı. Ah! Tabii ya aşağısı Nyx'in korusuydu. Diğer boyuttaydım. Beyaz ışık yavaşladı ve yavaşça aşağıdaki koruya indim. Etraf yemyeşildi. Çiçeklerin kokusunu alabilliyordum. Süsen, karanfil, gül, papatya, Anemon, Orkide, Lale. Burası harika bir yerdi. Kitaplarda bu terle ilgili birçok şey okumuştum. Hepsi de güzel şeyler anlatıyordu. Ama ne demişler "Anlatılmaz yaşanır." Burası kitaplarda anlatılandan çok daha fazlasıydı. Buradayım kızım. Yine o rahatlatıcı sesi duymuştum. Ses tam arkamdan geliyordu. Hemen arkamı döndüm. Karşımda büyüleyici bir kadın vardı. Kadın herşeyiyle kusursuzdu. Vücut hatları, gözleri, burnu mükemmeldi. Saçları beline kadar uzanıyordu. O zaman onun kim olduğunu anladım. Karşımdaki Nyx'di. Hemen önünde eğilerek elimi kalbimin üstüne koyarak "Uğurlar olsun Tanrıçam." dedim. Bana gülümseyip yanıma yaklaştı. "Kafanın karışık olduğunu biliyorum kızım. Bana istediğini sorabilirsin." dedi huzur veren sesiyle. "Bana neler oldu Tanrıçam. Öldüm mü?" dedim endişeyle. Gülümseyerek "Hayır kızım ölmedin. Sana herşeyi anlatacağım. Kalona seni öldürmek istiyordu. Çünkü sana verdiğim yetenek sayesinde herkesin düşüncelerini okuyabiliyorsun. Tek bir kişininki hariç tabii." dedi. Kimi kastettiğini biliyordum. Düşüncelerini tek okuyamadığım kişi Edward'tı. Bunu da çok merak ediyordum. "Peki neden Edward'ın düşüncelerini okuyamıyorum." dedşm merakla. Nyx yanağımı okşayarak bana gülümsedi ve "Bunu sen çözeceksin kızım. herşey sende saklı." dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım. Bu tür gizemli konuşmalarda hiçte iyi olduğum söylenemezdi. "Anlamadığını biliyorum. Ama zamanla anlayacaksın." dedi. Sonra devam etti. "Kalona senin yeteneğinden korunmanın yolunu bulduğunu zannetmişti. Bu yüzden karanlığın gücünü kullandı. Ve bunu kendisi de dahil olmak üzere oğullarına verdi." dedi. Alaycı kuzgunların karanlığın duvarı diyerek neyi dediğini şimdi anlamıştım. "Evet yeteneğine karşı önlem aldığını düşünüyordu. Ama yine de seni öldürüp gücünden yararlanmak istiyordu. Bu yüzden alaycı kuzgunlara seni öldürmeleri için emir verdi. Sen onların iç sesini duymakta zorluk çekiyordun. Ama yine de duyuyordun kızım. " dedi gülümseyerek. "Sonradan duyulan o çığlık neydi peki." diyebilmiştim sonunda. Bu soruma cevap vermemişti. Sadece gülümsemişti. Nyx bana ölmediğimi söylemişti. Ama şu an onun korusundaydım. Bu nasıl oluyordu? Nyx düşüncemi duyarak "Burada olan ruhun kızım. Bedenin şu anda güvende." dedi. O bunu derdemez birşeyin beni içine doğru çektiğini hissettim. Nyx'den gittikçe uzaklaşıyordum. Gittikçe aşağıya doğru iniyordum. Güle güle kızım. Işığım üzerinde olacak Nyx2den bunu duymak içime rahatlatmıştı. Ne olduğunu anlayamadan bir yere düştüğümü anladım.
IV. Bölüm
Gözlerimi aniden açtım. Herşey bulanıktı. Gözlerimi ir kaç defa kırptığımda herşey netleşti. Yattığım yer çok rahattı. Bir yatakta uyuyor olduğumu anladım. Uyandı. Bayan V uyandı. Birinin iç sesini duymuştum. Mutlu olmşa benziyordu. Ah! Tabii ya bu lié idi. Heman kafamı çevirdim. Karşımdı kocaman gülümsemisi ile Lié, Holls, Julie, Aph, Bridget duruyordu. Onlara gülümsedim. "Holls'a seninle ilgili bir görüş geldi. Sana alaycı kuzgunların saldırdığını ve öldüğünü gördüğünü söyledi. Bunu duyar duymaz endişelenmeye başladım. Hemen korumaları devreye soktum. Holls bizi senin öldüğünü gördüğü yere götürdü. Hava elementimi kullanarak alaycı kuzgunların bizi görmemesini sağladım. Sonra Julie'nin aklına bir fikir geldi. Julie ve ben ruh elementini kullanarak alaycı kuzgunlara acı vermek istedik.Ve sonra tiz bir ses yükseldi. Belki duymuşsundur. O tiz sesi Julie ve ben çıkardık. Başarılı da olmuştuk. Acı çekiyorlardı. Onlar acı çekerken hepsini öldürdük. Sen yerde yatıyordun. Nefes alış verişin çok yavaştı. Seni hemen buraya getirdik. Profesör Bryné'in yeteneği sayesinde de çabucak iyileştin." demişti Bridget bana gülümseyerek. Bunları anlatırken gözleri dolmaya başlamıştım. Onunla birlikte benimde gözlerim dolmuştu. Birbirimize sıkı sıkı sarılmıştık. Onu çok özlemiştim. Sırayla herkese sarılmıştım. Onlar olmazsa ne olurdu bilmiyorum. İyi ki hayatımda onlar vardı.